Herkese merhaba! Yine çok güzel bir konu başlığı ile karşınızdayım. Bugün, evde kilo almaya ne kadar yatkın olduğunuzdan bahsedeceğiz. Sizlere, 10 tane sorum olacak ve bu sorulara “evet” ya da “hayır” olarak yanıt vereceksiniz. 10 sorunun sonunda, evde kilo almaya ne kadar yatkın olduğunuzu öğrenebilirsiniz!
Biliyorsunuz ki, büyük bir salgın ile karşı karşıyayız. “Evde kal” çağrıları yapıyoruz. Pek çok kişi evine kapanmış durumda. Eve kapanmanın dezavantajlarından biri; sürekli mutfakla baş başa kalmak. Bu da, bizi ne yazık ki kilo almaya yatkın hale getiriyor. Birazdan yönelteceğim sorularla, kimlerin kilo almaya daha yatkın olduğunu test etmiş olacağız. Teste geçmeden önce, sizlerle evde beslenme hakkında bazı önemli bilgileri paylaşmak istiyorum.
Evdeyiz, sürekli mutfakla karşı karşıyayız, iştahımız açılıyor. Bir yere kadar bu durum böyle gidebilir; ancak, bir yerden sonra bu duruma kesinlikle dur demek gerekiyor. Kötü beslenirsek, evde kalmanın bize getireceği bazı zararlar var. Bunlardan ilki, psikolojimizin kötü etkilenmesi.
Psikolojimiz bozuldukça yemek yemek isteyeceğiz. Yemek yedikçe, daha doğrusu zararlı besinler tükettikçe, bu bizim ruh halimizi iyice dibe çekecek. Bu nedenle, evde beslenme konusuna dikkat etmeniz gerçekten önemli. Peki, burada nelere dikkat edeceğiz?
Hamur işi ya da abur cubur gibi, vücudumuza önce mutluluk verip, etkisi geçtikten sonra dibe çekip depresyona sokacak besinlerden uzak durmalıyız. Bu grup; abur cuburlar, cipsler, çikolatalar, tatlılar, pastalar, kekler, aşırı hamur işleri, börekler. Bu tür besinler işlenmiş karbonhidrattır. Vücudumuza girdiği zaman; önce kan şekerini yükseltir ve sonra düşürür. Yani, bizi mutlu ediyor gibi görünürken, sonrasında bizi dibe sürükler ve ruh halimizi düşürür. Bunlara dikkat etmenizi öneriyorum.
Gelelim testimize. Bakalım, kilo almaya ne kadar yatkınsınız?
(Evet ya da hayır olarak cevaplayınız)
- Ebeveynlerinizden en az biri kilolu mu?
Bu neden önemli? Öncelikle, kilo almaya yatkınlıkta genetik faktörler çok önemli. Eğer, ailenizde kilo problemi yaşayan biri varsa; genetik faktörler sizi buna yatkın hale getirebilir. Genelde, danışanlarımdan “Hocam, benim annem zayıf ama babam kilolu. Ben de, baba tarafına çekmişim” gibi şeyler duyuyorum. Genetiğinizde böyle bir durum varsa, beslenmenize dikkat etmenizi öneriyorum.
Bunun yanında; genetiğinizde kilo alma gibi bir risk olmayabilir, ancak evdeki beslenme alışkanlıkları yanlış olabilir. Örneğin, babanız sürekli tatlı yemek istiyor olabilir, anneniz sürekli hamur işi yapıyor olabilir. Bu durum, masaya da yansır. Masaya yansıdığı zaman da, aile örnek alınır. Evde sürekli pilav, makarna, börek pişiyorsa, bu çocuğun metabolizması hızlı olsa bile bir yerden sonra kilo almaya başlar.
- Porsiyon ölçülerine dikkat ediyor musunuz?
Bu konuda, danışanlarımdan da gözlemlediğim kadarıyla şöyle bir yanlışlık oluyor; “Hocam, ben sağlıklı besleniyorum ama bir türlü kilo veremiyorum!” deniliyor. Burada, dikkat edeceğimiz nokta ne?
Örnek verecek olursak; yağsız et sağlıklıdır, ancak sizin porsiyon hakkınız 150 gramken gidip 250-300 gram et yerseniz, fazlası kiloya dönüşür. Ya da, meyve sağlıklıdır ve günde 2-3 porsiyon tüketilebilir. Ancak, her dakika meyve yiyorsanız, evde kaldığımız şu günlerde bağışıklığı güçlendirmek için sürekli meyve suyu sıkıyorsanız, bu riskli olabilir. Bir portakal yiyip doyacakken, bir bardak portakal suyu içtiğinizde bir sürü portakal yemiş gibi olursunuz. Bu nedenle, porsiyon kontrolü çok önemli.
- Zayıfladıktan sonra, eski beslenme alışkanlıklarınıza geri mi dönüyorsunuz?
Bu soru çok önemli! Çünkü şu günlerde, diyet yaparak kilo verenlerin en az %80-90’ı bunu yapıyor. Yani, sağlıklı beslenmeye başlayarak kilo verdiyseniz, büyük bir yol kat ettikten sonra bu beslenme tarzını yaşam tarzı haline getirmeniz gerekiyor.
Su içmek bir alışkanlık olmalı, aralarda meyve yemek, öğünlere yoğurtlar katmak, her öğünde pilav, makarna yememek, abur cubur besinler yememek gibi şeyleri alışkanlık haline getirmeniz gerekiyor. Eğer, bu şekilde yapmıyorsanız ve “15 kilo verdim, tamam benim için artık bitti. Eski beslenme alışkanlıklarıma dönebilirim ve zayıf kalabilirim” diyorsanız, ne yazık ki böyle bir dünya olmadığını söylemeliyim.
Zayıfladığınız zaman, bu süreçte yaptığınız beslenme değişikliklerini sürdürmeniz gerekiyor. Eğer siz, “Ben zayıfladım, her şeyi istediğim kadar yiyebilirim” derseniz, tekrar kilo alacaksınız demektir. Bu kez, vücudunuz biraz daha yıpranacak, metabolizmanız biraz daha yavaşlayacak, kilo verirken biraz daha zorlanacaksınız. Derken, bu artık kilo veremez hale gelmenize neden olur. Bu nedenle, kendinizi kilo veremez hale yatkın hale getirmeyin!
- Günde 4 saatten fazla oturarak; yani hareketsiz mi geçiriyorsunuz?
Bu soru üzerine şunu duyar gibiyim; “Hocam, masa başı çalışıyorum, zaten sürekli oturuyorum”. Ya da, şuanda karantinadayız ve evde sürekli oturuyoruz. Peki, ne yapmalı?
Eğer kilo almak istemiyorsanız, mutlaka hareketi arttırmalısınız. Bunu sağlamak için Youtube’da çok çeşitli videolar var. Onlardan bir tanesini açıp yapabilirsiniz. Spor yapmaktan korkuyorsanız ya da eğlenceli gelmiyorsa, zumba videoları izleyebilirsiniz. Ya da, müziği açın ve dans edin. Çocuklar varsa, onlara da oyun gibi olur. Yani, aslında bir sürü alternatif var.
- Çocuklarınızın veya başkalarının tabaklarında kalanları tüketiyor musunuz?
Kendi tabağınızdakileri bitirdiniz ve günlük almanız gereken kalori oranı sizin için o kadar. Ancak, siz ne yaptınız? Başkasının tabağında kalanı, sırf çöpe gitmesin diye yediniz. Evet, burada önemli ve güzel bir duygu yatıyor. Ancak, bu size almamanız gereken kalorileri almanıza neden olur.
Ben, bunu şöyle örnekliyorum; sizin mideniz çöp tenekesi değil. Neden, çöp tenekesi gibi başkalarının tabaklarında kalan şeyleri yiyorsunuz? Burada şöyle yapabilirsiniz; tabaklara az az koyun, tabakları küçültün. O zaman ne olacaktır? Tabakta az yemek bile olsa, sizin gözünüze tabak dolu gelecek ve psikolojik olarak doymuş hissedeceksiniz.
- Yemek yaparken atıştırıyor musunuz?
Burada da, çok fazla kalori alımı oluyor. Oldu mu, etti mi, tuzu iyi mi vs. derken, aslında gereksiz bir sürü kalori almış oluyorsunuz. Ya da, o anda acıkıyorsunuz ve o anda bastırmak için ayak üstü atıştırıyorsunuz. Bu da, gereksiz yere fark etmeden bir sürü kalori almanıza neden oluyor.
Bunun sonucunda da, hem atıştırırken hem de yemekte kalori almış oluyorsunuz. Bu da, hem midenizi büyütüyor hem de fazla kalori aldığınız için kilo almaya yatkın hale geliyorsunuz.
- Çocuklara alınan abur cuburları tüketiyor musunuz?
Genelde, danışanlarıma evdeki abur cubur çekmecesini yok etmelerini söylerim. Onlar da, her zaman şunu der, “Hocam, çocuklar için alıyorum”. Halbuki, onun öyle olmadığını biz biliyoruz. Evet, o niyetle almış olabilirsiniz; ancak, küçük bir açlık durumunda sürekli kafanızı kurcalar ve gidip yersiniz.
Böyle bir çekmece, çocuklar için de olmamalı. Yani, çok sağlıksız bir besin. Siz, çocuğunuza aslında kendi elinizle zarar vermiş oluyorsunuz. Evde abur cubur olmasa, çocuk da onu 5 dakika sayıklayıp gidecek. Evinize, gereksiz yere kilo aldıran, sağlığınıza zarar veren besinleri koymuş oluyorsunuz. Bu nedenle, kilo vermeye yatkın hale gelmek istemiyorsanız abur cubur çekmecesini yok edin.
- Stres, sıkılma veya sevinme anlarından sonra buzdolabına gidiyor musunuz?
Ruh halinizde ve duygu durumlarınızda değişimler olduğu zaman, eğer sürekli yemek yemeye gidiyorsanız, bu sizin için kötü bir alışkanlık demek. Sevindiğinde yiyorsun, üzüldüğünde yiyorsun, stres olunca yiyorsun, bunların hepsi her gün yaşayabileceğimiz olaylar. Bu da, kilo almaya açık hale gelmenize neden olur. Bu durumda ne yapabilirsiniz?
Duygu durumu değişikliği yaşadığınız zaman, onu sürekli yemekle bağdaştırmayın. O aradaki bağı kırın. Üzüldüğünüzde müzik dinlemeye çalışabilirsiniz, sevindiğiniz durumlarda kitap okumaya çalışabilirsiniz. Bu örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan şey; duygu durumları ile beslenme arasındaki bağı kırmaktır. Eğer, bu bağı kırmazsanız, kilo almaya yatkın hale gelirsiniz.
- Ayaküstü yemek yeme alışkanlığınız var mı?
Bu, genel olarak çalışan insanlarda fark ettiğim bir durum. “Hocam, ben diyet yapıyorum ama kilo veremiyorum. Aslında az yiyorum ama nedense kilo veremiyorum” gibi şeyleri danışanlarımdan sıkça duyuyorum.
Ben de ilk hafta bir bakmayı, listeyi onların metabolizmalarına göre hazırladığımı ve kilo vereceklerini düşündüğümü söylüyorum. Tek isteğim, gereksiz atıştırmalardan kaçınmak ve öğünlere bire bir uymaları oluyor.
Bir haftanın sonda geliyorlar, bir bakıyoruz ki 2 kilo vermiş. Orada, şunu fark ediyoruz; gereksiz atıştırmalıklar yapıyoruz. “Masanın üzerinde badem vardı, 2 tane badem yedim”, “Arkadaşım bisküvi ikram etti 2 tane ondan yedim”. Bu, genelde ofis çalışanlarında çok oluyor. Yani, aslında burada bütün olay detayda gizli.
Gereksiz yere atıştırmalık yaptığınız zaman, almanız gereken kaloriden çok daha fazla kalori almış olursunuz. Bu da, “Ben fazla yemiyorum” demenize rağmen kilo almanıza neden oluyor. Bu nedenle, önemli olan detaylardır. Oradaki atıştırmalıklara dikkat etmeli ve onları engellemelisiniz.
- Evde en az 30 dakika egzersiz yapıyor musunuz?
Şu sıralar evde kaldığımız için, birçok danışanımdan “Hocam, diyetimi tam yaptım ama kilo vermemde yavaşlama oldu” cümlelerini duyuyorum. Evde kaldığımız ve çok fazla hareket etmediğimiz için, harcadığımız kalori de biraz daha düşmüş oluyor. Ne yapmalı?
En azından günlük 30 dakikalık egzersizler ekleyin ki, metabolizmanız biraz daha hızlanmış olsun. Hareket de etmezseniz; hem vücudunuzda hareketsizliğin verdiği zararlar olacak hem de çok kolay bir şekilde kilo alacaksınız. Bu nedenle, evde kalınan süre boyunca her gün 30 dakikalık egzersizler eklemeli.
Sorular bitti. Bakalım, kaç tane evet ve kaç tane hayır cevabınız var!
Siz de fikrinizi belirtin