Kafeinin, vücuda birçok metabolik etkisi vardır. Merkezi sinir sistemini uyarır, yağ dokusundaki serbest yağ asitlerini serbest bırakır, böbrekleri etkiler, idrara çıkmayı arttırır ve bu da su kaybına neden olabilir.
Kafein; kahve, çay, alkolsüz içecekler, çikolata ve bazı kuruyemişlerde bulunur. Bununla birlikte; yüksek kafein alımının kalp hastalıkları riskini arttırıp arttırmadığı konusundaki araştırmalar hala devam etmektedir.
Kahve içmek ve kalp hastalığı arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığını görmek için birçok çalışma yapılmıştır. Sonuçlar ise çelişkili görünmektedir. Bu çelişki, çalışmaların yapılma şekli ve diğer diyet faktörlerinden kaynaklanıyor olabilir. Ancak, günde 1-2 fincan gibi orta düzeyde kahve tüketimi zararlı görünmemektedir.
Kafein alışkanlığı olan bir kişi, son kafein alımından ortalama 12- 24 saat sonra “kafein yoksunluğu” yaşayabilir. Ancak bu, 24-48 saat içinde genellikle düzelir. Kafein yoksunluğunda, en belirgin belirti baş ağrısıdır. Ayrıca; kaygı ve endişe, yorgunluk, uyuşukluk ve depresyon gibi semptomlar da gözlemlenebilir.
Kafein Kardiyovasküler Sistemi Nasıl Etkiler?
Bugüne kadar pek çok çalışmada kahvenin etkilerine bakıldı. Bazı çalışmalarda, çay ve alkolsüz içeceklerin etkilerine de bakıldı. Bu çalışmaların hiçbiri, farklı kafein kaynaklarının bizi nasıl etkilediğini gösteren herhangi bir kanıt sunmadı.
Elde edilen verilere göre; kafeinin kardiyovasküler sistem üzerindeki etkilerinin hafif ve kısa süreli olduğu, kafeinin kaynağından ziyade miktarıyla daha fazla ilgili olduğu görülmektedir. Genel olarak kafein, kalp sağlığını çeşitli şekillerde etkilemektedir:
- Çok sık kafein tüketmeyen kişilerde, sistolik kan basıncı kısa vadede 10 puana kadar yükselebilir. Ancak, kafein tüketimine alışkın olan kişilerde bu etki çok daha az belirgindir.
- Kafein, kalpteki kasılmaların yoğunluğunu uyaran kalpteki enzimler üzerinde etkili olabilir.
- Kafein, adrenaline benzer uyarılmış bir etki yaratabilen doğal hormonların salınımını kolaylaştırabilir.
- Daha yüksek seviyelerde kafein, kalpteki hücrelerin içindeki kalsiyum miktarını artırabilir. Kalbin sıkılmasında ve gevşemesinde rol alan tüm hücreler kalsiyum tarafından düzenlendiğinden, bir artış kalbin pompalama hareketini etkileyebilir
Bu biyolojik etkiler, bazı insanlarda hiçbir belirti vermez. Diğerlerinde kalp çarpıntısı veya düzensiz kalp atışı hissedilebilir. Ancak, bu kısa vadeli biyolojik etkilere rağmen; hiçbir çalışma, kafeinin neden olduğu kayda değer bir zarar ya da uzun vadeli bir problem göstermemiştir. Bu durum, hem tamamen sağlıklı bireyler hem de kalp hastalığı teşhisi konmuş kişiler için geçerlidir.
Çok yüksek dozda kafein alımı genellikle kimseye tavsiye edilmez. 500 mg’ı geçen dozlar, kafein zehirlenmesine neden olabilir. Belirtiler arasında; kaygı, panik atak, yüksek kan basıncı, mide asidinde artış ve uykusuzluk yer alır. Bu belirtiler, genellikle kafein sistemden çıkar çıkmaz kaybolur ve kalıcı sonuçları yoktur. Aşırı derecede kafein bağımlılığı olan kişilerde, kafein eksikliği de sorun olabilir. Yoksunluk durumunda; terleme, baş ağrısı, yorgunluk gibi hoş olmayan semptomlar gözlemlenebilir.
Kahve, Kalp Dostu Bir Diyetin Parçası Olabilir Mi?
Son yıllarda yapılan iki araştırma; kahve tüketimini daha uzun bir yaşam beklentisiyle ilişkilendirdi. Ancak, bu bağlantının altında yatanın ne olduğunu anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, bugüne kadar çalışmalardan elde edilen veriler; makul miktarların kalp sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi olmadığını gösterdi.
Burada, kahvenizi nasıl içeceğinizi düşünmeniz muhtemelen daha önemlidir. Şeker, şurup, tam yağlı süt ve krema gibi ek malzemeler; kilo almaya ve kolesterol seviyelerinin yükselmesine neden olabilecek kaloriler ve doymuş yağlar içerir. Şekersiz kahve içmek, tam yağlı süt yerine yarım yağlı veya yağsız süt tercih etmek de kalp sağlığınız için yardımcı olacaktır. Gün içerisinde aldığınız kafein miktarı da sağlık açısından önemlidir. Günde ortalama 300 mg kafein tüketimi yeterli olur. Bu miktar 3 fincan kahveye veya 6-7 bardak çaya eşdeğerdir.
Siz de fikrinizi belirtin